Medya Terörü

Prof. Dr. Asaf Varol
avarol@firat.edu.tr

Üzeyir Garih cinayeti ile ilgili gelişmeleri basından izledik. Basınımız bu cinayetle ilgili yayınlarında maalesef sınıfta kalmıştır. Karakollara sorgulanmak için götürülen bireyleri, yaptıkları ön yargılı yayınlar yüzünden katil olarak nitelendirdiler. Aceleci, haberin doğru kaynağına inmeden verilmesi, medya mağdurları yarattı.

Hatırlanacağı üzere polisin de iyice araştırmadan katil zanlısı olarak göz altına aldığı Fuat isimli genç, bilahare suçsuz bulundu. Genç çocuğun psikolojik dengesi bozulmuş mu bilemiyorum ama, herhalde sorgulanması, patlayan flaşlar ve çalışan kameralar karşısında, herhalde morali epeyce bozulmuştur.

TGRT ise Ahmet isimli park bekçisini ekranlara çıkartarak adeta kendi reklamlarını yapmıştır. Ahmet’in karakolda sorgulanmasında kendisine sorulan yanlış sorular yüzünden Fuat isimli genci anlattığını, oysa asıl katil ile ilgili sorular sorulsaydı, vereceği bilgilerle katilin (Yener) yakalanmasının daha kolay olabileceğini savunuyordu. Peki soruşturma sırasında madem ki Ahmet daha fazla ve gerçek bilgilere sahipti, neden kendiliğinden Polise açıklama yapmadı ki?

Cinayetle ilgili sorgulanan Pınar isimli kızın salıverilmesindeki sahneler ise utanç vericiydi. Haber muhabirleri adeta Pınar’ı kendi televizyonlarında ekrana çıkartmak için kıyasıya bir itiş kakış sergilediler. Çarpışan arabalar, kolundan çekilip götürülen Pınar ve Pınar’ın “Ben Pınar değilim, ne olur yapmayın” haykırışları ve yere yıkılışını izlediğimizde, herhalde birçoğumuzun içi sızlamıştır. Neticede Show TV zaferi kazandı. Ardından Reha Muhtar kınandı ve Reha Muhtar da medyanın gücünü kullanarak kendisini haklı çıkarmaya çalıştı.

Her ne gerekçe altında olursa olsun Pınar diye ekranlarda gözüken kadının apar topar ve karga tulumba alınıp götürülmesi tasvip edilemez. Kadının kişilik hakları hiçe sayılmış ve reyting uğruna her türlü olumsuz tavır sergilenmiştir.

Türkiye’de medyada yaşanan en büyük yanlışlık ise, çığırtkan spikerlerin programlarının (yani basın etiği ile bağdaşmayan yayımcılık örneklerinin) daha prim yapmasıdır. Bunun en güzel örneğini, televizyonlardaki magazin programlarından görüyoruz. Sanatçıların aşk yaşantıları sergilenerek, gençlerimizi bu tür yaşama özendirmiş olmuyor muyuz?

Ekran önünde hatalı sunulan programlar da bir bakıma terör estiriyor. Medyada yayınladığımız kalitesiz programlarla gençlerimize en büyük kötülüğü yapmış olduğumuz endişesini taşıyorum.

YAZIYI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir