Prof. Dr. Asaf Varol
avarol@firat.edu.tr
28 Mart 2004 tarihi, ülkemiz açısından önemli bir gün. Çünkü yerel yönetimlerin başkanlarını seçmiş olacağız. Televizyon, radyo, gazete gibi medya unsurları, seçimlerde çok etkili olmaktadır. Bizleri yönetmeye talip adaylar görücüye çıkmakta ve yarış içerisine girmektedir. Bilinçli halkımız da bu adayları dinleyerek, iş yapacak adayları belirlemeye çalışmaktadır.
“Bilinçli halkımız” ifadesini özellikle kullandım. Çünkü maalesef özellikle bölgemizde seçmenlerin önemli bir bölümü, hala aday belirlemede öz iradelerini kullanmaktan yoksundur. Eşinin, akrabalarının veya kendisinin saygı duyduğu tanıdıklarının etkisinde kalarak oyunu belirlemeye çalışmaktadır. En kötüsü ise, toplumun önemli bir bölümünü oluşturan fertlerinin; bölgemizde aslında toplumu kendi menfaatleri doğrultusunda sömürmeyi amaçlayan bazı sözde din adamlarının yanlış ve aldatıcı telkinlerinin etkisinde kalarak oylarını kullanmalarıdır.
Bireylerin hür iradelerini kullanarak seçimlerde oy kullanmaları için daha uzun yıllara ihtiyacımız olacak. Toplumun eğitim düzeyinin yükselmesi, doğru ve yanlışları ayırt edebilmeleri sonucunda, ancak gerçek anlamda bir demokratik seçimden bahsedilebilir.
Yıllar öncesi ile kıyasladığımızda, halkımızın artık yavaş yavaş gerçekleri görerek oy verdiklerine şahit olabilmekteyiz. Nitekim bu yüzdendir ki son yıllarda hükümet olan partiler ile yerel yönetimleri kazanan partiler arasında çok farklı tablolar yaşanabilmektedir.
İllerde yerel televizyonların seçimlerdeki etkisi, çok etkili olmaya başladı. Adaylar yapacaklarını anlattıkları televizyon programlarında konuya ne kadar hakim olduklarını, söylediklerinin ne kadar gerçeklere dayandığını görmek artık çok kolay. Yeter ki konuşulanlar biraz dikkatli izlenebilsin. Yerel medya çalışanlarında bu tür programları yöneten program yapımcıları da tuzak sorularla adayı hırpalayabilmekte ve adayların gerçek durumlarını ortaya koyabilmektedirler.
Adaylar televizyona çıkmadıklarında gizemli bir görüntü verebilirken, televizyona çıktıktan sonra yöneltilen sorular karşısında bocalamaları veya kelimeleri yuvarlamaları yüzünden, çok oy kaybedebilirler. Çünkü bilinçli seçmen önceden sempati duyduğu bir adayın, sorular karşısındaki tutarsız savunmaların fark ettiğinde, körü körüne söz konusu adaya oy vermenin yanlış olacağını görebilmektedir.
Elazığ’da da yerel seçim atmosferi çok heyecanlı bir duruma büründü. Adaylar televizyonlara çıkarak projelerini anlatmaya çalışmaktadırlar. Bir seçmen olarak tek arzum, kazanacak adayın dürüst bir biçimde Elazığ’ın daha da ileriye gitmesine canla başla çalışmasıdır. Proje üretmek, ekip çalışmaları ve de beyin fırtınası denilen olguların harekete geçirilmesi ile sağlanabilir. Tüm adaylara başarılar dilerken, 29 Mart sabahını da büyük bir heyecanla beklediğimi ifade etmek istiyorum. Elazığ’a kim daha iyi hizmet verecekse, seçimi o adayın kazanması, tek arzumuzdur.