Prof. Dr. Asaf Varol
Hem konferans vermek hem de İletişim Fakültesi Dekanları toplantısına yürütme kurulu üyesi olarak katılmak için, Mayıs ayında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesine gitmiştim. Bu toplantı nedeniyle ilk defa Kırgızistan ve Kazakistan’ı görüyordum. İzlenimlerimi sizler için özetlemek istiyorum.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetleri içerisinde en yavaş gelişen ülkesinin Kırgızistan olduğu söyleniyor. Başkent Bişkek’in yollarının birçoğu 1991’li yıllardan kalma. Yolların genişliği ve biri birini 90 derece kesecek şekilde planlanmış olması, Bişkek’e nefes aldırıyor. Ülke içinde kendimi Almancı gibi hissettim. Çünkü Türkiye ile kıyaslandığında, bizler için çok ucuz bir ülke. Öğretmenlerin 50 doların altında maaşlarının olduğunu düşününce, şaşırabilirsiniz. 50 dolarla elbette geçim zor ama, Kırgızlar mucizevi bir biçimde geçinebiliyorlar.
Kırgızistan’ın başkenti Bişkek ile Kazakistan’ın eski başkenti Almata (alma Ata), biri birlerine yakın iki ayrı ülke şehri. Almata’yı görmeden dönmek olamazdı. Kırgızistan-Kazakistan sınırından geçerken, iki ülke arasındaki ekonomik farkı hemen hissedebiliyorsunuz. Bu farkın ilk göstergesi, yollarıdır. Kırgızistan’da otomobillerin büyük bir çoğunluğu yürüyen kaporta görünümündedir. Bizim eski Murat 124 benzeri bir çok otomobili sokaklarda görebilirsiniz. Yol ortasında duran veya itilen araç manzaraları ile sıkça karşılaşabiliyorsunuz. Oysa Kazakistan’da durum çok farklı. Lüks araçların çoğunlukta olması ve modern yolları, Kazakistan’ın zengin bir ülke olduğunu göstermeye yetiyor.
Almata çok kalabalık bir şehir. Trafik açısından İstanbul’u çağrıştırıyor. Araç trafiği, yolları tıkıyor. Sokaklarda insanlar adeta koşuşturuyor. Nursultan Nazarbayev ülkenin gelişmesi için çok büyük çalışmalar içerisine girmiş. Kazakistan, 2030 yılında en gelişmiş ülke olmayı hedeflemiş. Ülkenin ekonomik potansiyeli de bu hedefin yakalanabileceğine işaret ediyor. Zengin doğalgaz ve petrol yataklarına sahip olan Kazakistan, uranyum potansiyeli açısından da şanslı bir ülke.
Türkiye, Orta Asya’da yer alan Türk Cumhuriyetleri ile işbirliğini artırıcı yöntemler bulmak zorundadır. Üzülerek belirtmek gerekir ki kökenimiz aynı olsa da pek sevildiğimizi söyleyemeyiz. Bunun nedenini çok iyi analiz etmek gerekir. Ancak gerek Kırgızistan ve gerekse Kazakistan’da ticaret ve müteahhitlik yapan iş adamlarımızın kabahati var gibi geliyor bana. Kırgızistan’da tahminen 6 bin civarında Türkiye’den giden Türkler bulunuyor.
Kırgızistan ve Kazakistan’da süper marketleri işletenlerin önemli bir bölümü Türkiye’den giden işadamları. Bir süre önce Kazakistan’da Türkiye’den giden işçilerimizin feci şekilde dövüldüklerini hatırlıyoruz. Ekonomik pastanın paylaşımı nedeniyle bize karşı bir husumet var.
Aynı köke sahip bu ülkeler arasında güç birliği oluşturma bağlamında bir köprü kurabilmenin en önemli unsuru, dil birliğinin sağlanmasıyla gerçekleşebilir. Maalesef dilimizde olan değişmeler yüzünden biri birimizi anlayamıyoruz. Şayet Türk Cumhuriyetleri arasında ilerde bir dil birliği sağlanabilirse, eminim ki bunun ardından güçlü bir Türk Cumhuriyetleri Birliği de oluşturulabilir.